Brezilya lideri Lula da Silva’dan dünyaya ‘aşırı sağın yükselişi’ uyarısı
Ulusal basında çıkan habere göre, Lula da Silva’nın, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu kapsamında, aşırı sağın büyümesine ilişkin bazı liderlerle görüşmeler gerçekleştirecek.
Söz konusu toplantının İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yapılacağını dile getiren Lula da Silva, bu öneriyi liderlere ilettiğini söyledi.
Lula da Silva, aşırı sağ olgusunun ‘küresel’ bir mesele olduğunu, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının giderek arttığını kaydetti.
Brezilya’da ve ABD’de yaşanan Kongre baskını olaylarını hatırlatan Lula da Silva, “Demokratik liderler, aşırı sağın büyümesine ve yalanın hakim olmasına karşı güçlerini birleştirmeli. Birlikte çalışmalıyız ve buna nasıl karşı geleceğimizi ele almalıyız” ifadesini kullandı.
Eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro destekçileri, 8 Ocak 2023’te ordunun müdahalede bulunması talebiyle slogan atarak, polis bariyerini aşıp Ulusal Kongre binasına girmişti.
Neden aşırı sağ?
Aşırı sağ olgusunun, liberal demokrasinin büyüyen iç krizini yansıttığına inanılırken, AB’nin göçmen politikasına karşı çıkan ve birliğin bir bütün olarak kıtanın sorunlarını çözemeyeceğini düşünen seçmenlerin aşırı sağ partilerini daha çok benimsemeye başladığı kaydediliyor.
Birçok uzman tarafından, güç dengesinin süper güçler tarafından belirlendiği ve bu güçlerin doğrudan savaş içerisine girmeyip savaşı üçüncü dünya ülkeleri içerisinde yürüttüğü Soğuk Savaş dönemine geri dönüldüğü iddia edilen son dönemde, küreselleşme, uluslararası göç, değişen üretim süreçleri, demografik değişimler, neoliberal politikalar, derinleşen eşitsizlik, kitle iletişim araçlarıyla çeşitlenen ve artan sosyal hareketler gibi etkenlerin aşırı sağ olgusunu yeniden ve hızla canlandırdığı gözlemleniyor.
Küreselleşmenin hızla artan etkisi ve hegemonya arzusuyla benimsenen tek taraflı yaptırımlar sonrası Avrupa içerisinde artan sanayisizleşme sorunları da önemli işsizlik sorunlarını ortaya çıkarırken, giderek tükenen Avrupa sanayisi içerisinde orta sınıfın güç kaybetmesi, Çin önderliğindeki Asya’nın en büyük rakip pazar olarak yükselişi ve bireylerin refah düzeyinde görülen azalmanın ciddi sosyal ve sınıfsal sorunları da beraberinde getirdiği anlaşılıyor.
Neoliberal politikalarla sürdürülen küreselleşme hırsı sonrası daha da artan adaletsiz sermaye dağılımı, ‘daha iyi yaşam’ isteyen kitleleri göçe zorlarken, muhafazakar, dar gelirli ve liberal siyasi sisteme karşı tepkili sosyal gruplar kendilerini temsil eden ve seslerini duyurabilecekleri tek kapı olarak aşırı sağ partilere doğru kaymasına neden oluyor.